BANA BİR HARF ÖĞRETEN.
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum sözü
من علمني حرفاً صرت له عبدا
Hz. Ali’ye (radıyallahu anh) nisbet edilen sözün arapçası ve meali şöyledir ,(Bana bir harf öğretenin kölesi olurum)
-Her nedense bu söz türkçe de (bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum) şeklinde söylenmektedir.
-Bu söz belli ki ilim öğretmenin önemini anlatmak için söylenmiştir. Bu sözü kimin söylediği hususunda bir malumat bulamadım.
-Sadece İbn-i Receb’in (rahmetullahi aleyh) ‘‘ kitabu zeylu’t-tabakat‘‘ isimli eserin de Şube’nin (rahmetullahi aleyh) bu söze yakın ‘‘ Ben kimden bir hadis yazdıysam, sanki onun kölesi oldum‘‘ şeklinde bir sözünü gördüm.
(İbn-i Receb, Kitabu zeylut tabakat, c: 1 sh: 28)
فقال ابن تيمية إنه موضوع
”Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünü araştırırken bazı kişiler tarafından hadis olarak nakledilen ‘‘ Kim sana ALLAH’ın (celle celalühü) kitabından bir ayet öğretirse sen sanki onun elinin altında ki bir köle gibisin, seni isterse satar, isterse azat eder.‘‘ şeklinde bir rivayet gördüm.
Ancak İbn-i Teymiyye ‘‘ Mecmaul Fetava‘‘ isimli eserin de bu söz hakkında sorulan bir soruya verdiği cevapta (Müslümanların hiç bir kitabın da ve kütübü sitte’de bu şekilde bir sözün olmadığını, bu sözün müslümanların icmasına aykırı olduğunu, bunu söyleyenlerden tevbe etmelerinin isteneceğini, tevbe etmedikleri halde öldürüleceklerini söylemiştir.
(İbn-i Teymiyye, Mecmaul feteva, c: 18 sh: 345 ; Aclunî,Keşful Hafâ,2/265)
Hulasa, ”bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünün Hz.Ali’ye (radıyallahu anh) ait olduğu sabit olmadığı gibi, hadis olmadığı da İbn-i Teymiyye’nin ifadesiyle sabittir.
وقد بلغ من تعظيم العلماء للعلم وتقديرهم لأهله أن قالوا " من علمني حرفا صرت له عبدا"
İnsanlık için bilgi en değerli hazinedir. Çünkü bu hazine insanı insan yapan, insan gibi yaşamasını sağlayan ve insanı hakikat güneşiyle aydınlatan kutsal bir değerdir. Bilgi hakikatin ta kendisidir. İnsan bu hakikati öğrenmek ve gösterilen yolda yürümek için emrolunmuştur. Bu sebepten bu hazineyi elde etmek için, bilgi edinmeyi istemek ve emek sarf etmek gerekmektedir. Kişi nefes aldığı müddetçe hergün yeni yeni şeyler öğrenecektir. Öğrenmenin ve istemenin yaşı, zamanı ve zemini yoktur. Çocuklarımız doğumundan itibaren, önce annesine ve daha sonra çevresine bakarak, bilgileri hafızasında toplayarak, bilinçaltında aynı zamanda bir davranış biçimi oluşturmaktadır. Terbiyevi anlamda ilk bilgi kodlamasını yaratılıştan elde etmekle birlikte, annenin ve ailenin çocukları için öğrenmeyi esas alan gayretlerinin de çocukları üzerinde bir form oluşturacaktır.
İlkokul çağına geldikten sonra çocuklarımız, öğretmenlerimize emanet edilir. Onların eğitmesi ve yönlendirmesiyle, hem bilgi, birikim, hem de hayata dair, birçok veriyi çocuklarımız alacaklardır. "Ağaç yaş iken eğilir" atasözü eğitimcilikte çocuklarımız için söylenmiş önemli bir sözdür. Çocuklarımızın hafızaları daha temiz ve zihinleri kirlenmemiş iken, ne kadar çok yararlı bilgiler alırlarsa, hayatları boyunca da, bu ölçüdeki öğretilerle kendilerine doğru yol bulacaklardır. Öğretmenlerimiz sadece ders müfredatını göstermezler. Asıl önemli görevleri çocuklarımızı ahlaklı bir nesil olarak yetiştirip, onları bilinçli bir topluma hazırlarlar. Önemli olan çocuklarımızın insanlığa hizmet bilinciyle yetişmeleri, özellikle bunun gerçekleşmesi için gerekli donanımlarla onların eğitilmeleridir. Bu sebeple öğretmenlik en kutsal görevdir. Bu anlamda toplumumuzda da en çok itibar gören, mesleklerin başında öğretmenlik gelmektedir.
"İnsanlık nerede, toplum nereye gidiyor" dendiğinde, hemen bunun sebebinin bilinçsiz bir nesil olduğu akla gelmektedir. Günümüzde doğru ve yanlışı ayırt etmekte zorlanan bir gençlikle karşı karşıyayız. Ahlaki deformasyona uğramış bir gençlikten söz ederken, artık yapılacak hiç bir şey yok; iş işten geçmiş demektir. Ne yazık ki okuduğumuz gazetelerde, izlediğimiz televizyon programlarında böyle bir gençliğin, ne derece bir yanlışın içinde olduğu da gözler önüne gelmektedir. Oysa bilinçli toplum, inanç değerleriyle yetişmiş, ahlaklı, bilgiyle donanmış, birikimle sınanmış, gelecek nesillerin teminatıdır. İnsan gibi insan olmanın, insan gibi yaşamanın ilk şartıdır. İnsanlık aleminin beklediği de budur. Öğretmenlerimiz, karanlığı aydınlatan, birer meşalemizdir. Yüreğimizi ferahlatan eğitim gönüllülerimizdir. Sevgi, şefkat ve merhamet pınarımızdır. Bütün bu değerlerin toplamında ilim ve irfanın sembolü cehaletin düşmanıdır. Cehaleti ancak öğretmenlerimizle ortadan kaldırabiliriz, Çünkü cehalet zulüm demektir. Cehalet karanlık demektir. Cehalet bilgiyle beslenmeyen, birikimle güçlenmeyen, insanlık hizmetini gözetmeyen bir yaşam biçimi demektir. Cehalet huzurlu, mutlu bir yaşamı tercih etmek yerine, ölümü yeğlemek demektir.
Bir harf öğrenelim; öğretmenlerimizin elinden öpelim. İlim irfanla yaşayalım; kendimizi insanlığa adayalım. Kötülüklerden ve çirkinliklerden uzak duralım; huzur ve mutluluk bulalım.
Öğretmenleri şikayet eden ve hatta döven bir nesil yetiştirdiğimiz ,için üzgünüm.....